NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
حَفْصُ بْنُ
عُمَرَ
حَدَّثَنَا
شُعْبَةُ
عَنْ أَبِي
إِسْحَقَ
عَنْ الْأَسْوَدِ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ
أَنَّ
رَسُولَ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَرَأَ
سُورَةَ النَّجْمِ
فَسَجَدَ
فِيهَا وَمَا
بَقِيَ أَحَدٌ
مِنْ
الْقَوْمِ
إِلَّا
سَجَدَ
فَأَخَذَ رَجُلٌ
مِنْ
الْقَوْمِ
كَفًّا مِنْ
حَصًى أَوْ
تُرَابٍ
فَرَفَعَهُ
إِلَى
وَجْهِهِ وَقَالَ
يَكْفِينِي
هَذَا قَالَ
عَبْدُ اللَّهِ
فَلَقَدْ
رَأَيْتُهُ
بَعْدَ
ذَلِكَ قُتِلَ
كَافِرًا
Abdullah (b. Mes'ûd)
(r.a.)'dan rivayet edildiğine göre;
Resûlullah (s.a.v.) Necm
sûresi'ni okuyup (sonunda) secdeye kapandı (Müslüman ve müşrik, ins ve cin)
orada bulunanların tümü de secde etti. Yalnız Kureyş'ten bir adam bir avuç
çakıl veya toprak alıp yüzüne kaldırdı ve "Bu, bana yeter" dedi.
Sonra ben o adamın kâfir olduğu halde öldürüldüğünü gördüm.
İzah:
Buhârî,
sucûdu'I-Kur'ân; meğâzî, menâkıbu'l-ensâr; tefsîru sûre; Müslim, mesâcid;
Dârimî, siyer; Ahmed b. Hanbel, I, 303, 368, 388, 437, 443, 454, V, 286.
Buhâri’deki sarîh
ifadeye göre, hadis-i şerifte bahsedilen olaya, İslâm tarihinde önemli bir yeri
olan fakat bazı yanlış bilgiler de karıştırılarak aktarılan bu olaya
"Garânik hâdisesi" denilir. Bu hâdisenin ayrıntılarına geçmeden önce
hadis-i şerîf ve terceme ile ilgili bir iki meseleye temas etmekte yarar
görüyoruz.
Metindeki "
=el-kavm" kelimesi "Müslüman ve kâfir, ins ve cin orada bulunanların
tümü" diye terceme edilmiştir. Bu terceme Bu-hârî'nin rivâyetindeki;
" = onunla birlikte mü si umanlar ve müşrikler, cinler ve insanlar da
secde etti" cümlesi gözönünde bulundurularak yapılmıştır.
Rivayetlerde görüldüğü
gibi Hz. Peygamber (s.a.v.) Necm Sûresi'ni okuyunca oradaki "secde edin”
emrine uyarak ve bu sûrede sayılan büyük nimetlere bir şükran ifadesi olarak
secdeye kapanmıştır. Resûlullah'ın bu durumunu gören müslümanlar da ona uyarak
secde etmişlerdir. Müşriklerin secdeye kapanması ise ya bu sûrede zikredilen
ilâhları Lât ve Uzzâ'nın adını duyduklarından dolayı olmuştur ya da Cenab-ı
Hakk'ın azamet ve kib-riyâsını görüp secde etmişlerdir. Hâdiseyi şu şekilde
izah edenler de vardır:
"Siz de gördünüz
değil mi, Lât ve Uzza'yı? Ve öteki üçüncü Menât'ı? Erkek (çocuklar) sizin, dişi
(çocuklar) da O'nun mu?"[Necm 19-21] mealindeki âyetleri okuyunca, orada
bulunan kâfirlerden birisi de son iki âyeti dolgun bir ses tonuyla okudu.
Oradaki müşrikler Hz. Peygamber'in kendi putlarına müsaade ettiği zehabına
kapıldılar. Çok sevindiler, o kadar ki Resûlullah secde edince onlar da secdeye
vardılar.[M. HamiduIIah, İslâm Peygamberi, I, 86-87.]
Hz. Peygamber'in bu
âyetleri okuması esnasında şeytanın Efendimizin diline putları övücü mahiyette
sözler kattığı ve müşriklerin buna sevinip secdeye kapandıkları şeklinde de
haberler vârid olmuştur. Ancak bu haberler muteber görünmemektedir; çünkü
putları övme küfrü gerektiren bir şeydir. Bunun peygambere isnadı son derece
çirkindir. Şeytanın Hz. Peygamber'e musallat olup onun lisanına bazı şeyler
karıştırması da mümkün değildir. Çünkü bu efendimizin haberlerinin tümünde,
mucizelerinde ve Peygamberliğinde şüpheyi gerektirir. O halde bu da muhaldir.
Diğer insanlarla
birlikte secde etmeyip de avucuna aldığı çakıl veya toprağı yüzüne götürürek
"bu bana yeter" diyen kimse, Buhârî'nin "Kitâbu't-tefsîr"de
İbn Abbâs'tan yaptığı rivayetten anladığımıza göre Ümeyye b. Haleftir. Adı
geçen kişinin M'uttalib b. Ebî Veda'a olduğunu söyleyen bir rivayet de
Nesaî'de mevcuttur.O esnada bu zât Müslüman olmadığı için onun da secde etmemiş
olması mümkündür. Yalnız İbn Mes'ud'un Muttalib'i görmeyip sadece "Bu
bana yeter diyen" Ümeyye b. Halef dikkatini çektiği için onu fark etmiş
olması mümkündür. Böylece hadisler arasında bir tezat söz-konusu olmadığı
ortaya çıkar.
Bu adamın secde
etmeyişi kibirinden dolayı olmuştur. İbn Mes'ud'un dediği gibi Ümeyye b. Halef
Bedir Savaşında öldürülmüştür.
Mevlana Şiblî'nin Asr-ı
Saadet'te naklettiğine göre ise, Garânik hâdisesinin esası şudur:
Hz. Peygamber Kur'ân-ı
Kerim okurken, müşrikler gürültü çıkarırlar ve onun tesirini engellemeye
çalışırlardı. Fussilet suresi'ndeki şu âyet buna işaret etmektedir:
"Kâfirler dediler ki: Bu Kur'ân'ı dinlemeyin ve o(nun okunması esnası)nda
gürültü yapın, belki bastırırsınız."[Fussilat 26]
İşte Kureyş'in âdeti
üzere kâfirlerden biri Resûlullah (s.a.v.) Necm Sûresini okurken, "Lât,
Uzza ve diğer üçüncü put Menât, bunlar yüksek putlardır ve bunlardan şefaat
beklenebilir" mânâsına gelen sözler söyler. Kâfirler de bunu Hz.
Peygamber'in söylediğine inanarak onu yayarlar. Müslümanların arasında da bu
şayianın dolaşması neticesi bunun bir şeytan ilkâsı olması ihtimâli gözönüne
alınır.
Eski muhakkik âlimler
de bu görüşü müdafaa etmişlerdir. Mevâhib'de şöyle deniliyor:
Resûl-i Ekrem
"diğer üçüncü put olan Menâfi" mealindeki âyete vardığı zaman
müşrikler, onların ilâhlarını daha çok zemmedeceğini tahmin ederek, mahut
sözleri ileri sürmüşler ve o sözleri Peygamberin sözlerine karıştırmışlardır.
Nitekim müşrikler dâima Kur'ân-ı dinlemeyip, "Kur'ân okunurken gürültü
yapın, belki şaşırtırsınız" derlerdi. Şeytan ilkâsındaki şeytanlardan
murad, insanlar arasındaki şeytanlardır.
Bu hadis, mufassallarda
ve bu arada Necm Sûresi'nde tilâvet secdesi olmadığını söyleyenlerin
görüşlerini reddetmektedir. Yine bu hadis, Necm suresi'ndeki secde emrinden
maksadın namaz olduğunu söyleyenlerin görüşlerine de muhaliftir.
Buradan anladığımıza
göre tilâvet secdesi, sâdece okuyana mahsus değildir; dinleyenin de secde
etmesi gerekir.